Skip to main content

EKİN SU KOÇ

By April 27, 2020April 29th, 2020Mini Interview Series

Ekin Su Koç, A Long Journey, 2018, Oil on canvas, 180 x 420 cm

How do you feel during this time of lockdown; how do you think this period will affect your art-making process or does it already have an impact on your productions?
Especially during the first days we were quite nervous here, we were also thinking about our friends and families in Turkey. Day by day we developed a feeling that the situation will be held under control somehow and finally we were relieved. Also, the economic aid plans announced in Berlin seized our concerns a bit. Nowadays, after one and a half months or so, I can say that I am, to some extent, adjusted to the situation, which makes me feel like I’m in a dream.

In my works, I have always pointed out that the rhythm of nature, biological details and their effects on society and the economic system should be intense and decisive, but the focus of humanity has always been somewhere else. Now more specifically, all this seems to be represented by the image of a medical mask in visual arts. I, too, could include that image in my work, why not.

Do you keep producing works during this time? If yes, how do you produce under the changing conditions, do the materials you use differ?
Well, I can’t go to my studio as frequently as before. Actually, I was in between 4-5 projects but now some of them have been postponed to summer, some to autumn or even February, so I feel like I have gained extra time. I use this opportunity to improve my experiments on plaster sculptures and stitching. Besides, I am able to read some texts about concepts I was quite curious about, such as Post-humanism and Xenofeminism. I find it hard to focus though. Yet I try to motivate myself with the idea of adding new concepts and materials to my practice.

Do you keep producing works during this time? If yes, how do you produce under the changing conditions, do the materials you use differ?
I think we started to remember the meaning of concepts such as science, thought and research, in short, scientific thinking. This is very precious. I hope this wave will spread and grow. The order of importance in people’s lives is also being reshaped and I think that our consumption habits will change accordingly. I hope that people will review their position in nature and globally.

And personally, I really miss my family and friends. I can only dream of going back to Istanbul and seeing them.

Are there any differences between your plans before and after COVID-19?
There’s no change in plans, just a little shift in my schedule. It looks like the summer exhibition in Copenhagen and my solo exhibition in 2021 will take place as scheduled. As I mentioned, the show in Berlin has been postponed to October for now. We think that the exhibitions will start in Istanbul in a controlled manner as of September. If everything goes well…

What changes occurred in your daily routine?
Besides washing my hands thousands of times, I quit smoking, and three more people around me have done the same! Well, we all spend a lot of time in the kitchen, I guess. I’m obsessed with making traditional yoghurt. I put meditation and yoga in a routine. I see a lot about online exhibitions but frankly I couldn’t get used to it.

And I have lots of bizarre dreams. Especially in the past few days they have been quite interesting and visually super rich! After the earthquake news in Istanbul I saw myself flying to Kadıköy. When I get there, some catastrophic thing happens and all of a sudden, all the water from the sea is drawn up to the sky. All the way to Haydarpaşa, the sea begins to drip upwards. It was an amazing sight, although I think It reflects my upside-down situation right now. 🙂

Karantina döneminde nasıl hissediyorsunuz; bu süreç̧ üretimlerinize nasıl yansıdı ya da yansıyacak?
Özellikle ilk günlerde oldukça tedirgindik burada, Türkiye’deki arkadaşlarımız da bir yandan aklımızdaydı. Gün be gün durumun kontrol altına alınacağına dair inancımız arttı ve rahatladık. Açıklanan yardım paketleri de günlük endişelerimizi giderdi diyebilirim. Bugünlerde (yaklaşık bir buçuk ayın sonunda) rüyadaymışız gibi ilerleyen bu duruma artık biraz alışabildim.

Doğanın ritmi, biyolojik ayrıntılar, bunların topluma ve ekonomik sisteme etkilerinin yoğun ve belirleyici olması gerektiğine, ancak insanlığın odak noktasının çok başka bir yerde olduğuna hep değiniyordum çalışmalarda. Şimdi daha spesifik olarak bütün bunlar maske imgesinde sabitlenecek gibi görünüyor görsel sanatlarda. Bu imgeyi dahil eden bir üretim olabilir, neden olmasın.

Bu süreçte üretmeye devam ediyor musunuz? Evet ise değişen şartlar altında üretim şekliniz, kullandığınız malzemeler farklılık gösteriyor mu?
Daha seyrek olmak kaydıyla atölyeme gidebiliyorum evet. Açıkçası 4-5 projenin bazılarının yaza, bazılarının da sonbahara, hatta Şubat’a kadar ertelenmesi sonucunda ekstradan zaman bulmuş̧ gibi hissediyorum. Bu yüzden bir süredir araştırmalar yaptığım heykel ve dikiş̧ gibi alanlara biraz yoğunlaşma fırsatı buldum. Bunun yanı sıra okumak, odaklanmak istediğim Post-hümanizm, Xenofeminism gibi bazı kavramlarla ilgili araştırma yapıyorum. Tabi ki biraz zor odaklanıyorum ama yine de bu yeni araştırmalarla motive oldum.

Bu süreç̧ bitimindeki hayalleriniz neler?
Bilim kavramının, düşünmenin ve araştırmanın, kısacası bilimsel düşünmenin anlamını hatırlamaya başladığımızı düşünüyorum. Bu çok kıymetli. Bu dalganın yayılmasını ve büyümesini umuyorum. İnsanların hayatındaki önem sırası da yeniden şekilleniyor ve buna paralel olarak tüketim alışkanlıklarımızın değişeceğini düşünüyorum. İnsanın, doğadaki ve küresel anlamdaki konumunu, kendi kendine gözden geçirmesini umuyorum.

Kişisel olarak ise şu an tek hayalim ailemin yanına gidebilmek ve biraz kalabalıklaşmak.

COVID-19 öncesindeki planlarınız ile sonrası arasında farklılık var mı?
Planlarda bir değişiklik yok, sadece zamanlarda biraz kayma olacak. Kopenhag için yaz sergisi ve 2021 solo planı sürüyor. Berlin bahsettiğim gibi Ekim’e kaydı şimdilik. İstanbul için de Eylül’den itibaren kontrollü̈ olarak sergilerin başlayacağını düşünüyoruz. Her şey yolunda giderse…

Günlük rutinlerinizde ne gibi değişiklikler oldu?
Binlerce kez el yıkamamızın dışında, sigarayı bıraktım ve çevremde üç̧ kişi daha bıraktı! Hepimiz mutfakta normalden fazla zaman geçiriyoruz sanırım. Ben yoğurt yapmakla bozdum. Meditasyon ve yogayı bir rutine sokmuş̧ oldum. Online sergilerle ilgili çok şey görüyorum ama alışamadım açıkçası.

Bir de çok karmaşık rüyalar görüyorum. Özellikle birkaç̧ gündür, görsel olarak inanılmaz zengin şeyler… Son deprem haberiyle Kadıköy’e uçtuğumu gördüm mesela. Ama öyle bir afet durumu oluyor ki birdenbire Kadıköy sahildeki vapurlar ve Haydarpaşa’ya kadar bütün su gökyüzüne çekiliyor. Deniz damla damla yukarı doğru akmaya başlıyor. Muhteşem bir görüntüydü bir yandan, ama sanırım şu an dünyam altüst olmuş̧ durumda. 🙂

Ekin Su Koç, Childhood at Anthropocene Era IV, 2020, Acrylic Collage, Dried Plants and Epoxy on Canvas, 60cm dia

As an artist, how would you describe the current situation of the world?
A big, colorful chaos! I feel like we were dancing unconsciously, but suddenly the music stopped. We are wondering how the music will start again. We don’t know what nature will play for us next and we are waiting. I have such a depiction in my mind.

Has the current isolation given you the opportunity to do or create something that you haven’t had a chance before?
I am currently working on a 3 x 3.5-meter curtain named “Language Barrier/Language Curtain” for our exhibition in Berlin. A work that has been on my mind for a long time… The exhibition was to take place in May and coincided with the group exhibition in Copenhagen. I was in an incredible rush. Now the exhibition has been postponed to October and I have lots of time to work on details. The isolation has actually given me this extra time.

Unfortunately, your works cannot be seen as physically in this period of time. Can you tell us about your new works conceptually?
Sure. In this last work I mentioned, for instance, I use silk for screen-print instead of tulle or fabric. The fact that silk is a transparent material that takes a dye and can be sewn just like fabric has provided me with a very pleasant transition. I have roughly drawn a map on it. Actually, this map is a combination of three maps: Istanbul, Berlin and Europe. I am stitching paper collages, lace, ethnic fabric pieces, glass beads and other shiny things on it. These are symbolic pieces, reflecting my culture. They are scattered all over the tulle, colorful and naïve, just like a child’s painting. Conceptually, this curtain comes between me and the viewer (the other), and the pieces on it disrupt the vision from time to time, and sometimes add color to the silhouette that appears behind. As a result, it refers to the concepts that float in our minds, our judgements, our customs, our own perception and mindset that define how we see others.

Sanatçı gözünden dünyanın içinde bulunduğu durumu nasıl yorumlarsınız?
Büyük, rengarenk bir kaos! Şuursuzca dans ediyorduk da müzik durdu gibi hissediyorum. O müzik nasıl tekrar başlayacak, doğa bize ne çalacak diye bekliyoruz. Böyle bir tasvir var zihnimde.

Sosyal izolasyon sureci, size yapmak istediğiniz ama zamansızlıktan dolayı yapamadığınız bir iş, üretim için zaman sağladı mı?
Şu an Berlin’deki sergimiz için “Language Barrier/Language Curtain” adında, 3 x 3,5 metrelik bir perde üzerinde çalışıyorum. Uzun zamandır aklımda olan bir iş… Sergi Mayıs’ta gerçekleşecekti ve Kopenhag’daki karma sergiyle çakışıyordu. İnanılmaz bir acele içindeydim. Şimdi bu sergi Ekim’e ertelendi ve upuzun bir zamanım oldu. Sindire sindire çalışıyorum. Bu zamanı bana bu izolasyon süreci sağlamış̧ oldu aslında.

Bu süreçte eserleriniz maalesef somut olarak görülemeyecek, bu nedenle çalışmalarınızdan kavramsal ve biçimsel olarak bahsedebilir misiniz?
Tabii. Bu bahsettiğim son çalışmada, tül ya da kumaş̧ yerine serigrafi ipeği kullanıyorum mesela. İpeğin hem boyayı tutuşu hem dikilebilir kumaş̧ benzeri bir materyal olması hem de transparan olması çok hoş̧ bir geçiş̧ sağladı bana. İstanbul, Avrupa ve Berlin haritalarının karışımı bir kompozisyonu ham bir şekilde çizdim ve üzerine kolajlar, danteller, etnik kumaş̧ parçaları, parlak boncuklar dikiyorum. Bunlar sembolik parçalar, bizim kültürümüzü yansıtıyor, rengarenk ve çocuk resmi gibi naif bir dağılımı var tülün üstünde. Kavramsal olarak, izleyici ile (öteki ile) aramıza giriyor bu perde ve üzerindekiler, zaman zaman görüşü kesintiye uğratıyor, zaman zaman da arkada görünen siluete renk katıyor. Biriyle tanışırken/konuşurken bir yandan zihnimizde yüzen, gezen kavramları, yargılarımızı, bağlı olduğumuz kendi algımızı şekillendiren kavramları temsil ediyor ve “başkalarını” ancak bunların arkasından görebildiğimizi gösteriyor.

Ekin Su Koç, After Borders, 2019, Collage on Paper, 60 x 60cm

Ekin Su Koç, Love at Kottbusser Tor, 2019, Collage on Paper, 60 x 60cm